Farkındayım uzun zaman oldu. Dört ay, oniki gün
ve onyedi saat sonra kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. Aslında o kadar
süre önce hikayeyi mutlu sonla bitirip, noktalama gibi bir düşüncem vardı. Ama
olmadı. Mutlu sonu başka bir bahara ertelemekten başka çare kalmadı diyelim.
seninle
bir şey var aramızda;
yasak sözcükler gibi
dudaklarımızda saklı.
ne sen
cesaret edebiliyorsun
söylemeye
ne de ben..
Nerede kalmıştık ? En son doğum günümde Özgü’ye
yüzük verip, evlenme teklif etmiştim.
Çok sevindi. Çok şaşırdı. Beklemediği bir
sürpriz oldu açıkçası. Yüzüğü taktı, hala takmaya da devam ediyor. İlişkimiz de
gayet güzel gidiyor. Nereden baksanız, bir seneyi devirdik. Ancak küçük bir
sorunumuz var; “Evet” ya da “Hayır” demiyor hatun kişi. Başlarda biraz zor
geldi ne yalan söyleyim. Zamanla çözdüm
ama. Evli olma düşüncesine baştan sona karşı, evliliğin aşkı öldüreceğine
inanıyor. Muhtemelen çevresinde de birden fazla örnek var bu konuyla ilgili. İnsan
bilmediği, görmediği, yaşamadığı, tanık olmadığı bir kavram üzerinde yorumda
bulunamayacağına göre, demek onun tezini destekleyen örnekler çok sağlam
anlamına geliyor bu.
seninle
bir şey var aramızda;
yasak sözcükler gibi
dudaklarımızda saklı.
ne sen
cesaret edebiliyorsun
söylemeye
ne de ben..
Yüzüğü takıyor takmasına ama ona hepten karşı.
Bir gece arkadaşlarıyla dışarı içmeye gittiler. Eve geldi, kafa da güzel. Yüzüğü
çıkarttı elime verdi ve kurduğu cümle de şu:
“Ben bu yüzüğün ağırlığı altında eziliyorum,
takmayacağım bundan sonra. Al bunu…”
Bütün sakinliğimi koruyarak “Peki, sen bilirsin” dedim ve yüzüğü alıp
dolapta duran kutusuna aynı şekilde paketleyip koydum. Sabah uyanınca artık
gece söylediklerini mi hatırladı ya da parmağında yüzüğü göremeyince paniğe mi
kapıldı bilmem, ama bana çaktırmadan yüzüğü kutusundan çıkarmış ve parmağına
tekrar takmıştı.
seninle
bir şey var aramızda;
saklı bir cennet gibi.
ikimizde
yerini biliyoruz
ama bir türlü
giremiyoruz
kapısından içeri.
Diğer yandan özgürlüğüne pek düşkün. Dostları
ile buluşmayı, dışarı çıkmayı, onların dertlerini dinlemeyi çok sever. Mesela şu
anda içlerinden herhangi biri telefon etse ve iyi değilim dese, Özgü hemen
yanıbaşında biter. O kadar da kadirşinas ve vicdanlıdır.
seninle
bir şey var aramızda;
yitik bir şehir gibi.
her defasında
birbirimizi
kaybedip, kaybedip
yeniden buluyoruz.
Herhalde zamanla değişeceğimi, daha sert bir
adam olacağımı, onu eve kilitleyip bütün bu güzelliklerden mahrum bırakacağımı
falan düşünüyor. Saçma. Ama olasılıklar dahilinde. Oysa benim durumum ondan daha
zor. Aslında mevcut durumun tam tersi bir şey yaşanmalı. Yani o evlenmekte ısrar
etmeli. Hayır ellisine merdiven dayamış, bekâr ve bugüne kadar hiç evlenmemiş
bir adamın refleksi ne olur ? Hemen söyleyim, hiç uzatmadan “Kaçar”..
seninle
bir şey var aramızda;
senin kızaran
yüzünden,
benim bakışlarımdan
belli.
Peki sonuç ne ? Birlikte
yaşadığımız hiç birşey ona olan sevgimden bir gram bile eksiltmedi. Duygularım
hâlâ onu ilk gördüğüm günkü gibi. Ne yapalım bu hikayenin sonunda evlilik
olmasın da mutluluk olsun. Değil mi ki hayatın bize sunduğu iki seçenek var; Ya
tüm varlığınla o en çok sevdiğin/istediğin şey için sonuna kadar mücadele
edeceksin ya da onun, önünden geçip gitmesine seyirci kalıp başına gelebilecek
herşeye razı olacaksın.
Ben birincisini seçtim.
devam edecek...