Pazartesi, Ocak 11, 2016

Köprüden Önce Son Çıkış.. (Otuzbir)



Farkındayım uzun zaman oldu. Dört ay, oniki gün ve onyedi saat sonra kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. Aslında o kadar süre önce hikayeyi mutlu sonla bitirip, noktalama gibi bir düşüncem vardı. Ama olmadı. Mutlu sonu başka bir bahara ertelemekten başka çare kalmadı diyelim.

seninle
bir şey var aramızda;
yasak sözcükler gibi
dudaklarımızda saklı.
ne sen
cesaret edebiliyorsun
söylemeye
ne de ben..

Nerede kalmıştık ? En son doğum günümde Özgü’ye yüzük verip, evlenme teklif etmiştim.

Çok sevindi. Çok şaşırdı. Beklemediği bir sürpriz oldu açıkçası. Yüzüğü taktı, hala takmaya da devam ediyor. İlişkimiz de gayet güzel gidiyor. Nereden baksanız, bir seneyi devirdik. Ancak küçük bir sorunumuz var; “Evet” ya da “Hayır” demiyor hatun kişi. Başlarda biraz zor geldi ne yalan söyleyim. Zamanla  çözdüm ama. Evli olma düşüncesine baştan sona karşı, evliliğin aşkı öldüreceğine inanıyor. Muhtemelen çevresinde de birden fazla örnek var bu konuyla ilgili. İnsan bilmediği, görmediği, yaşamadığı, tanık olmadığı bir kavram üzerinde yorumda bulunamayacağına göre, demek onun tezini destekleyen örnekler çok sağlam anlamına geliyor bu.

seninle
bir şey var aramızda;
yasak sözcükler gibi
dudaklarımızda saklı.
ne sen
cesaret edebiliyorsun
söylemeye
ne de ben..

Yüzüğü takıyor takmasına ama ona hepten karşı. Bir gece arkadaşlarıyla dışarı içmeye gittiler. Eve geldi, kafa da güzel. Yüzüğü çıkarttı elime verdi ve kurduğu cümle de şu:

“Ben bu yüzüğün ağırlığı altında eziliyorum, takmayacağım bundan sonra. Al bunu…”

Bütün sakinliğimi koruyarak  “Peki, sen bilirsin” dedim ve yüzüğü alıp dolapta duran kutusuna aynı şekilde paketleyip koydum. Sabah uyanınca artık gece söylediklerini mi hatırladı ya da parmağında yüzüğü göremeyince paniğe mi kapıldı bilmem, ama bana çaktırmadan yüzüğü kutusundan çıkarmış ve parmağına tekrar takmıştı.

seninle
bir şey var aramızda;
saklı bir cennet gibi.
ikimizde
yerini biliyoruz
ama bir türlü
giremiyoruz
kapısından içeri.

Diğer yandan özgürlüğüne pek düşkün. Dostları ile buluşmayı, dışarı çıkmayı, onların dertlerini dinlemeyi çok sever. Mesela şu anda içlerinden herhangi biri telefon etse ve iyi değilim dese, Özgü hemen yanıbaşında biter. O kadar da kadirşinas ve vicdanlıdır.

seninle
bir şey var aramızda;
yitik bir şehir gibi.
her defasında
birbirimizi
kaybedip, kaybedip
yeniden buluyoruz.

Herhalde zamanla değişeceğimi, daha sert bir adam olacağımı, onu eve kilitleyip bütün bu güzelliklerden mahrum bırakacağımı falan düşünüyor. Saçma. Ama olasılıklar dahilinde. Oysa benim durumum ondan daha zor. Aslında mevcut durumun tam tersi bir şey yaşanmalı. Yani o evlenmekte ısrar etmeli. Hayır ellisine merdiven dayamış, bekâr ve bugüne kadar hiç evlenmemiş bir adamın refleksi ne olur ? Hemen söyleyim, hiç uzatmadan “Kaçar”..

seninle
bir şey var aramızda;
senin kızaran yüzünden,
benim bakışlarımdan belli.

Peki sonuç ne ? Birlikte yaşadığımız hiç birşey ona olan sevgimden bir gram bile eksiltmedi. Duygularım hâlâ onu ilk gördüğüm günkü gibi. Ne yapalım bu hikayenin sonunda evlilik olmasın da mutluluk olsun. Değil mi ki hayatın bize sunduğu iki seçenek var; Ya tüm varlığınla o en çok sevdiğin/istediğin şey için sonuna kadar mücadele edeceksin ya da onun, önünden geçip gitmesine seyirci kalıp başına gelebilecek herşeye razı olacaksın.

Ben birincisini seçtim.


devam edecek...