Pazartesi, Haziran 25, 2007

Seyirdışı Notlar XX

Bir çocuk şarkısı vardı , kendi de hatırlattıkları da çook ama çok uzaklarda.. Bütün sevdiklerim ya da beni sevenlerin hepsi onunla birlikte gerilerde kaldı. Çocukluğum ve çocukluğumla ilgili aklımda kalanlar; sonra ergenliğim ve ilk aşklarım; yetişkinliğim ve hayatımın bir köşesinden kartpostal şeklinde geçen durağan kareler; olgunluğum ve olgunluğun getirdiği dinginlikle yaşadığım gerçek ve genç aşklar.. Hepsi ama hepsi artık unutulan bu şarkının gölgesinde kalmış hazin, bir o kadar da umutsuz anılar şimdi.

Eskiden büyüklerim anlatırdı ve “hayal gibi geldi geçti” deyip bitirirlerdi hikayelerini. Anlamazdım, uzak gelirdi. Meğer doğruymuş, gerçekten hayal gibi; hangisi doğru hangisi yalan ya da hangisi gerçekten yaşandı ben bile hatırlamakta zorluk çekiyorum artık. Nasıl bir hafızaysa, o bile güvenilirliğini sınayabiliyor geçen zaman içerisinde..

Geçtiğimiz bahar bir saksı çiçeği aldım eve. Alı al, moru mor, kadife gibi parlak ve iri yeşil yaprakları vardı. Güneş gören bir pencere önüne koydum ve her sabah sevgi sözcükleriyle su verdim toprağına. Bir neşelendi, bir sevindi, bir renk verdi, bir çoğaldı ki görmeniz lazım. Gel zaman git zaman benim işlerim yoğunlaştı ve 4 günlüğüne şehir dışına çıkmam gerekti, çıktım da.. Ama döndüğümde gördüğüm manzara hiç de hoş değildi. Çiçeğimi unutmuştum, o da güneşin bilmem kaç derece sıcaklığına dayanamamış ve ölmüştü.

Sonra anladım ki dostluklar da böyle, unutulunca ya da su vermeyince kuruyor, hayal oluyor ve gökyüzünde dağılıp gidiyor...

Bir çocuk şarkısı vardı , kendi de hatırlattıkları da çook ama çok uzaklarda kaldı.. Bugün duysam yine gözlerim dolu dolu olur, kimbilir belki de yaşıma başıma bakmadan oturur ağlarım :
“Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür..”

Çarşamba, Haziran 20, 2007

Kaptanın Seyir Defteri, Yıldız Tarihi...

Herşey bıraktığın gibi.. Saksıdaki çiçek, çaydanlıktaki su, banyoda asılı lifler, makyaj yaptığın ayna, diş fırçan.. hatta en son kahve içtiğin fincan telvesiyle duruyor hala, falda ne çıktığını bilmeden..

Bense bekliyorum hiçbirine dokunmadan. Dokunursam sanki hiç dönmeyecekmişsin gibi geliyor, korkuyorum.. Şimdi gelmezsen –bütün zamanları durdurup- sonsuza dek gideceğim haberin olsun !

Pazartesi, Haziran 18, 2007

Kaptanın Seyir Defteri, Yıldız Tarihi...

Ne çok özlemişim seni ve ne çok sevmelerden dönmüşüm. Doya doya sarılamadım bile, on sene olmuş.. Sen başka bir bedende ben başka bir hiçlikte iki rayı olmuşuz bir tren yolunun. Seni yeniden görmek güzeldi..

Pazar, Haziran 10, 2007

Seyirdışı Notlar IXX

Yerin seni çektiği kadar ağırsın, kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin, nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, karşındakinin gördüğüdür rengi.. Yaşadıklarını kâr sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin. Sakın bitti sanma her şeyi, sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer. Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer; bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın, güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın, ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın. Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün, ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun. Çiçek sulandığı kadar güzeldir, kuşlar ötebildiği kadar sevimli, bebek ağladığı kadar bebektir. Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin, bunu da öğren.

Sevdiğin kadar sevilirsin...