Bir çocuk şarkısı vardı , kendi de hatırlattıkları da çook ama çok uzaklarda.. Bütün sevdiklerim ya da beni sevenlerin hepsi onunla birlikte gerilerde kaldı. Çocukluğum ve çocukluğumla ilgili aklımda kalanlar; sonra ergenliğim ve ilk aşklarım; yetişkinliğim ve hayatımın bir köşesinden kartpostal şeklinde geçen durağan kareler; olgunluğum ve olgunluğun getirdiği dinginlikle yaşadığım gerçek ve genç aşklar.. Hepsi ama hepsi artık unutulan bu şarkının gölgesinde kalmış hazin, bir o kadar da umutsuz anılar şimdi.
Eskiden büyüklerim anlatırdı ve “hayal gibi geldi geçti” deyip bitirirlerdi hikayelerini. Anlamazdım, uzak gelirdi. Meğer doğruymuş, gerçekten hayal gibi; hangisi doğru hangisi yalan ya da hangisi gerçekten yaşandı ben bile hatırlamakta zorluk çekiyorum artık. Nasıl bir hafızaysa, o bile güvenilirliğini sınayabiliyor geçen zaman içerisinde..
Geçtiğimiz bahar bir saksı çiçeği aldım eve. Alı al, moru mor, kadife gibi parlak ve iri yeşil yaprakları vardı. Güneş gören bir pencere önüne koydum ve her sabah sevgi sözcükleriyle su verdim toprağına. Bir neşelendi, bir sevindi, bir renk verdi, bir çoğaldı ki görmeniz lazım. Gel zaman git zaman benim işlerim yoğunlaştı ve 4 günlüğüne şehir dışına çıkmam gerekti, çıktım da.. Ama döndüğümde gördüğüm manzara hiç de hoş değildi. Çiçeğimi unutmuştum, o da güneşin bilmem kaç derece sıcaklığına dayanamamış ve ölmüştü.
Sonra anladım ki dostluklar da böyle, unutulunca ya da su vermeyince kuruyor, hayal oluyor ve gökyüzünde dağılıp gidiyor...
Bir çocuk şarkısı vardı , kendi de hatırlattıkları da çook ama çok uzaklarda kaldı.. Bugün duysam yine gözlerim dolu dolu olur, kimbilir belki de yaşıma başıma bakmadan oturur ağlarım :
“Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür..”
Eskiden büyüklerim anlatırdı ve “hayal gibi geldi geçti” deyip bitirirlerdi hikayelerini. Anlamazdım, uzak gelirdi. Meğer doğruymuş, gerçekten hayal gibi; hangisi doğru hangisi yalan ya da hangisi gerçekten yaşandı ben bile hatırlamakta zorluk çekiyorum artık. Nasıl bir hafızaysa, o bile güvenilirliğini sınayabiliyor geçen zaman içerisinde..
Geçtiğimiz bahar bir saksı çiçeği aldım eve. Alı al, moru mor, kadife gibi parlak ve iri yeşil yaprakları vardı. Güneş gören bir pencere önüne koydum ve her sabah sevgi sözcükleriyle su verdim toprağına. Bir neşelendi, bir sevindi, bir renk verdi, bir çoğaldı ki görmeniz lazım. Gel zaman git zaman benim işlerim yoğunlaştı ve 4 günlüğüne şehir dışına çıkmam gerekti, çıktım da.. Ama döndüğümde gördüğüm manzara hiç de hoş değildi. Çiçeğimi unutmuştum, o da güneşin bilmem kaç derece sıcaklığına dayanamamış ve ölmüştü.
Sonra anladım ki dostluklar da böyle, unutulunca ya da su vermeyince kuruyor, hayal oluyor ve gökyüzünde dağılıp gidiyor...
Bir çocuk şarkısı vardı , kendi de hatırlattıkları da çook ama çok uzaklarda kaldı.. Bugün duysam yine gözlerim dolu dolu olur, kimbilir belki de yaşıma başıma bakmadan oturur ağlarım :
“Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür..”