Pazar, Mart 09, 2014

Köprüden Önce Son Çıkış.. (Ondokuz)



Af dileyince, her şey düzelmiyor tabi. Sihirli bir değnek değil ki bu, tek bir dokunuşla değiştirsin hepsini.  Diyelim değiştirdi, kime ne faydası olacak bundan sonra ? Bu kadar acıya, göz yaşına, kalp ağrısına alıştıktan ve katlandıktan sonra, örneğin bir on yıl onlarsız yaşamak geride kalan bunca yılı telafi edecek mi ? Elbette hayır !

Bir zamanlar psikiyatri uzmanı bir kız arkadaşım vardı: Selin. Benim de meraklı olduğumu biliyor, sürekli sorular sorup aldığı cevaplara göre aslında ne demek istediğimi açıklamaya çalışıyordu. Söylememe gerek yok herhalde, beni çözmesi çok uzun sürmedi.. Affetmekle ilgili ilk temelleri o atmıştır içimde. Böyle akşamları evde ya da dışarıda günlük hayattan konuşurken, ister istemez konu işe, çevremizdekilere, yakınlarımıza gelirdi. Ben de yaşadıklarımı hatırladıkça ve anlattıkça sinirlenirdim. Bir gün yine ateşli ateşli konuşurken, sakin bir ses tonuyla  "Dur orada" dedi, "sakin ol ve beni dinle"..  

- Farkında mısın, sinirlendikçe düşüncelerin seni nefret etme boyutuna getiriyor..
- Ne alakası var canım; nefret kim, ben kim ?
- Ben gördüğümü söylüyorum.. Şu anda hakkında konuştuğun kişi karşında olsa bu sinirle elinden alamazlar..
- Biraz abartmıyor musun ?
- Şu an için evet, biraz abartıyor olabilirim.. Ama gördüğüm fotoğraf hiç iyi değil, birkaç adım sonra geleceğin nokta bu, söylemedi deme..
- Peki.. O zaman önerilerinizi bekliyorum doktorcuğum ?
- Unutmak ve Affetmek.. İkisini de öğrenmen lazım.

Bu cümleyi duyunca haliyle daha da çok alevlendim. Hiç öğrenme modunda da değilim. Ağzıma geleni söylüyorum, bu karşımda aynı sakinlikte durunca daha çok sinirleniyorum. Neyse uzatmayım, karşı tepki alamayınca bir yerde sustum. "Bak" dedi, "İnsanın yaradılışında var unutmak"..

- En kötü, en dayanılmaz diyebeleceğin acıları bile gün gelir unutursun. İzi kalır mutlaka kalmaz demiyorum ama,  o da zamanla azalır, altlarda bir yerlerde nokta kadar kalır. İnsanoğlunun unutmak üzerine yaşadığı açmazlardan en büyüğü ne biliyor musun ? İnsan önce yaşadığı güzellikleri unutur.
-...
- Garip değil mi ? Bak mesela son bir saattir sana yapılan yanlışlardan ve kötülüklerden bahsediyorsun ya, peki soruyorum sana; bugün hiç mi iyi bir şey olmadı ? Hani sabah senin ekiple kahvaltı yapacaktın, kötü mü geçti ?

- Yoo, gayet iyiydi.. Çok eğlendik çocuklarla..

- Ben de tam olarak  bunu söylemeye çalışıyorum işte.. Sabah yaşadığın eğlenceli anları niye anlatmıyorsun ? Ben cevaplayım, unuttun çünkü. Bugünle ilgili hatırladığın tek şey, patronunla olan kavganız, makbuz vermeyen kaçak taksi şöförüyle ağız dalaşınız ve çekim için muhasebeye gelmeyen iş avansınız..

Sonuna kadar haklıydı. Sabah yaptığımız kahvaltıyı olduğu gibi unutmuştum. Kayıt dışı sanki. Oysa ne kadar kadar güzel zaman geçirmiştik. Selin'in hasta randevusu olmasa, hep birlikte daha çok eğlenecektik. Hatta çocuklar bir ara telefonla arayıp, "Neredesin be yenge, gelseneeeee" diye avazları çıktığı kadar bağırmışlardı.. Bir anda oturduğumuz mekanda bütün rahatsız bakışlar bize doğru çevrilmişti. Garsondan yediğmiz fırça da cabası.  

Hani en düşünceli olduğunuz anlarda gözünüzün önünden geçen bir film şeridi vardır ya; buna benzer kaç olay yaşadığınıza, olayların ortak yanlarına, ne kadarını hatırlayıp ne kadarını unuttuğunuza kadar herşeyi sıralarsınız tek tek. O film şeridi durmadı bütün gece...


devam edecek...