Af
dileyince, her şey düzelmiyor tabi. Sihirli bir değnek değil ki bu, tek bir
dokunuşla değiştirsin hepsini. Diyelim
değiştirdi, kime ne faydası olacak bundan sonra ? Bu kadar acıya, göz yaşına,
kalp ağrısına alıştıktan ve katlandıktan sonra, örneğin bir on yıl onlarsız
yaşamak geride kalan bunca yılı telafi edecek mi ? Elbette hayır !
Bir
zamanlar psikiyatri uzmanı bir kız arkadaşım vardı: Selin. Benim de meraklı
olduğumu biliyor, sürekli sorular sorup aldığı cevaplara göre aslında ne demek
istediğimi açıklamaya çalışıyordu. Söylememe gerek yok herhalde, beni çözmesi
çok uzun sürmedi.. Affetmekle ilgili ilk temelleri o atmıştır içimde. Böyle
akşamları evde ya da dışarıda günlük hayattan konuşurken, ister istemez konu
işe, çevremizdekilere, yakınlarımıza gelirdi. Ben de yaşadıklarımı hatırladıkça
ve anlattıkça sinirlenirdim. Bir gün yine ateşli ateşli konuşurken, sakin bir
ses tonuyla "Dur orada" dedi, "sakin
ol ve beni dinle"..
- Farkında mısın, sinirlendikçe düşüncelerin
seni nefret etme boyutuna getiriyor..
- Ne
alakası var canım; nefret kim, ben kim ?
- Ben gördüğümü söylüyorum.. Şu anda hakkında
konuştuğun kişi karşında olsa bu sinirle elinden alamazlar..
- Biraz
abartmıyor musun ?
- Şu an için evet, biraz abartıyor olabilirim..
Ama gördüğüm fotoğraf hiç iyi değil, birkaç adım sonra geleceğin nokta bu,
söylemedi deme..
- Peki..
O zaman önerilerinizi bekliyorum doktorcuğum ?
- Unutmak ve Affetmek.. İkisini de öğrenmen lazım.
Bu
cümleyi duyunca haliyle daha da çok alevlendim. Hiç öğrenme modunda da değilim.
Ağzıma geleni söylüyorum, bu karşımda aynı sakinlikte durunca daha çok
sinirleniyorum. Neyse uzatmayım, karşı tepki alamayınca bir yerde sustum. "Bak" dedi, "İnsanın yaradılışında var unutmak"..
- En kötü, en dayanılmaz diyebeleceğin acıları
bile gün gelir unutursun. İzi kalır mutlaka kalmaz demiyorum ama, o da zamanla azalır, altlarda bir yerlerde
nokta kadar kalır. İnsanoğlunun unutmak üzerine yaşadığı açmazlardan en büyüğü
ne biliyor musun ? İnsan önce yaşadığı güzellikleri unutur.
-...
- Garip değil mi ? Bak mesela son bir
saattir sana yapılan yanlışlardan ve kötülüklerden bahsediyorsun ya, peki
soruyorum sana; bugün hiç mi iyi bir şey olmadı ? Hani sabah senin ekiple
kahvaltı yapacaktın, kötü mü geçti ?
- Yoo,
gayet iyiydi.. Çok eğlendik çocuklarla..
- Ben de tam olarak bunu söylemeye çalışıyorum işte.. Sabah
yaşadığın eğlenceli anları niye anlatmıyorsun ? Ben cevaplayım, unuttun çünkü. Bugünle
ilgili hatırladığın tek şey, patronunla olan kavganız, makbuz vermeyen kaçak
taksi şöförüyle ağız dalaşınız ve çekim için muhasebeye gelmeyen iş avansınız..
Sonuna
kadar haklıydı. Sabah yaptığımız kahvaltıyı olduğu gibi unutmuştum. Kayıt dışı sanki.
Oysa ne kadar kadar güzel zaman geçirmiştik. Selin'in hasta randevusu olmasa,
hep birlikte daha çok eğlenecektik. Hatta çocuklar bir ara telefonla arayıp, "Neredesin
be yenge, gelseneeeee" diye avazları çıktığı kadar bağırmışlardı.. Bir
anda oturduğumuz mekanda bütün rahatsız bakışlar bize doğru çevrilmişti. Garsondan
yediğmiz fırça da cabası.
Hani
en düşünceli olduğunuz anlarda gözünüzün önünden geçen bir film şeridi vardır
ya; buna benzer kaç olay yaşadığınıza, olayların ortak yanlarına, ne kadarını
hatırlayıp ne kadarını unuttuğunuza kadar herşeyi sıralarsınız tek tek. O film
şeridi durmadı bütün gece...
devam edecek...