Çarşamba, Mart 19, 2008

Seyir Defterini Kaybeden Kaptan VI

Mantıklı ve makul birşeyler yazmak için defter kalemi elime aldım. Aklım hala “belirli bir konusu olmayan günlük” tamlamasında. Saçma ama neyse. İşin doğrusu “günlük” tutacak durumda değilim. Hani bu kadar koşuşturmanın arasında ya da dışardan göründüğü üz’re “oldukça renkli” bir dünyanın içinde olupta hiç mi birşey yazmaz hatta hiç mi birşey yaşamaz bir adam sorusunun bir karşılığı var elbette : Yaşamaz ve doğal olarak yazamaz. Hadi daha da ileri gidelim bir itiraf çıksın ortaya :) bugüne kadar yazdıkları, biriktirdikleri ya da ifade edemedikleridir bu adamın.

Hayatın bu kadar içinde olup ama bir o kadar da uzak yaşayan kaç kişi kaldı ben de bilmiyorum. Aslında artık bu sayının da bir önemi yok. Çünkü yaşadığım herşey bir anlamda “doğrudan pazarlama”. Çalıştığım iş, ürettiklerim, aile ilişkilerim, sevgililerim, arkadaşlarım, çalışanlarım. Herkes birşeyler istiyor ve “niye” diye sorduğumda hepsinin kendilerine göre mantıklı bir önermesi var..Örneğin annem -40 yaş grubunda olduğumu da hesaplayarak- bir an önce evlenmemi ve çocuk yapmamı istiyor işin pazarlama kısmındaki önermesi ise biraz daha gecikirsem yaşlanacağı ve torununa bakamayacağı yönünde. Örneğin patronum, 11 ay boyunca anam ağlıyor iş yapacağım ve yetiştireceğim diye. Çalışırken sorun yok “iyi gidiyoruz abi, aslan abi, kaplan abi”, ancak iş 12’inci aya yani zam ayına geldiğinde çok ilginç bir önermede bulunuyor “tamam çok iyi kazandık ama giderimizde o ölçüde arttı, zarardayız” deyip zam oranını en düşük seviyede bırakıyor. Örneğin işim; adı lazım olmayan ajanslardan birine, bir reklam filmi yapıyorum. Filme başlamadan önce –yapılacak işle ilgili fikirleri olmadığı için- herkes teslim bayrağı çekip “aman efendim siz daha iyisini biliyorsunuz, biz karışmayalım” diyor ancak gel gör ki iş bitiminde verdikleri tepki komik : “abi olmamış” :) Tabi önermesi çok daha komik “sizde haklısınız, brief’I doğru vermedik ama yapacak birşey yok artık, nasıl kurtarırız ona bakalım”… İşte bendeki eksiklik bu. Doğrudan pazarlama ve pazarlama iletişimi “sıfır”. Çünkü hiçbirine verecek –en azından onların bakış açısından- mantıklı bir cevabım yok.

Bu kadar karmaşanın ve aynılığın arasında anlatacak yahut kalemi elime aldığımda biraraya getirecek cümleler bütününün oluşamaması bu yüzden. Kelimeler yanyana gelipte mantıklı bir cümle yapısına dönüşemiyor bir türlü. Aklımdaki herşey cevapsız ve üç noktalı. Eksik kısımda bu. Yoksa ilkokul dördüncü sınıfta bir arkadaşım bana hatıra defteri hediye etmişti ama o zamanda “günlük” tutacak durumda değildim. Çünkü çevremdeki herkes, herşey, hergün aynıydı.

Özetle; Bugün aslında dündü, dün belki daha evvelsi gün, bugün aslında hiç olmuyordu ve sanki hiç kimse yarın ne demek bilmiyordu. Ayrıca benim hakkımda ““belirli bir konusu olmayan günlük” yazan adamda haklı, ben daha blogumu ve yazdıklarımı bile pazarlayamıyorum –ki adam ne yapsın :) ???

4 yorum:

asliberry dedi ki...

Pazarlamak? Sizin hiçbir şey pazarlamaya ihtiyacınız yok. Belli bir konusu olan günlük mü olurmuş? Boşverin ya, kim neyi kategorize edebilir?

Gizliyüz dedi ki...

mahalle baskısı var ama :)

asliberry dedi ki...

Mimlendiniz.

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.