İşte bitti ! Günler ve geceler süren bu kâbus bitti. Elimde son bir sigara var ve dumanı parmaklarımın arasından uçuşup havaya dağılıyor. En son 40 yıllık ömrün dağılışınıda böyle seyretmiştim. Hesabını verememiştim hiçbir şeyin. Nasıl verebilirdim ki ? Bütün hayatı “gecikmişlik” üzerine yazılı bir adam, zamanı geri alabilir mi, hiç yaşanmamış sayabilir mi ?
Sorular, sorular.. ve hep aynı sorular; Birilerini kırdım ya da incittim mi ? Sevdiklerime gerçekten onları sevdiğimi söyleyebildim mi ? Kendimi değiştirebildim, dönüştürebildim mi ? Kime ne dedim ve gerçekte ne söylemek istedim ? Mutluluk, çocukluğuma ait siyah-beyaz bir fotoğrafta mı kaldı ? Hâlâ masum muyum yoksa onuda mı kaybettim ?
Artık yolun sonuna geldim. Oysa senin için, onca zamandır biriktirdiğim ve yazmam gereken daha onlarca, yüzlerce cümle var. Hepsi kelime kelime aklımda. Ancak hiçbirinin artık gerekli olduğunu düşünmüyorum. Ne söylesem, ne yapsam; içimdeki yeri doldurulmaz boşluğun, sessiz duvarlarından geri dönüyor. Bugüne kadar hiç alışkanlığım olmayan birşeyi ilk kez yaşama geçirme kıvancıyla “susuyor” ve “yarım bırakma” lüksünün tadını çıkarmaya çalışıyorum.
Sen benim son gördüğümsün,
son sevdiğim,
arayıpta bulamadığım,
yerini dolduramadığım,
yüreğime sığdıramadığım…
Bu seni düşleyerek yazmaya başladığım ilk şiirin girişi. Hiç haberin olmadı. Hoş haberin olsa bile büyük bir haz duyarak okur muydun, bilemiyorum şimdi. Çünkü hiçkimse bir ayrılığın ardından kendi için yazılan cümleleri duymak istemez. Uzak gelir. Cümleler ne kadar güzel olursa olsun, o güne kadar görmezden geldiği ya da artık küllenmiş ve yürekten atılmış duyguların tekrar hatırlanması, afişe olması, kabuk tutmuş bir yarayı yine/yeniden kanatacaktır.
nefes almak gibi,
uyanmak gibi,
dokunmak gibi…
ya da günün ilk ışığı,
belki baharın ilk yağmuru,
belki de bir dudaktan kalbe giden
ilk “seni seviyorum” u..
ne zaman ölmeye kalksam
vazgeçişim
kabullenişim
dönüş yolum,
gecemi aydınlatan tek yıldızım.
Sen benim herşeyimsin
Ve sen,
Yaşamak gibisin…
Evet, yalnızlığın ne olduğunu düşünmeye hiç vaktim olmadı bugüne kadar. Oysa yalnızdım hep. Bir iş yerinde çalışmam, sokaklarda kalabakların arasına karışmam sonucu değiştirmiyordu. Belki ait değildim hiçbirine ya da ait olmaya çalışıyordum onlar almıyordu beni içeriye. Susuyordum.. Ve bekliyordum.. Tıpkı gecenin ayazında, soba ateşini düşleyerek güneşin doğmasını bekleyen çocuklar gibi.
perdeyi araladığında deniz,
yine ayna tutacak yüzüne
seninle şakalaşacak.
Martılar yine Kadıköy vapurunun
arkasında
susamlı bir parça simit için
kanat çırpacaklar.
O güzelim tuz kokusu
yine yakacak genzini
balkonda çayını yudumlarken
ve yine bir sundurmanın altına sığınacaksın
yaz yağmurundan kaçarken
ama bu kez yanında ben olmayacağım..
Elveda..”
“Son Not” :
Bakın ben yazar değilim, şair hiç değilim. Böyle bir niteleme sıfatını hakettiğimi de düşünmüyorum. Üstelik yazdığım metinlerin hiçbir edebi değeri yok ve beni ebediyete de taşımayacaklar, biliyorum. Bu hikayelerin kahramanlarını kişileştirmek, “sen” ya da ”ben” haline dönüştürmek zor ve bir o kadar da yanlış. Beni tanıyan, daha doğrusu bu yazıları okuyan herkes kendi payına düşen parçaları zaten bulacak ve kendi çıkarımını yapacaktır. O yüzden sıkça karşılaştığım “Kime yazıyorsun ?” sorusunun karşılığı : “Hiç kimse”..
İtiraf etmeliyim ki şu yaşa geldim hâlâ girişken, baştan aşağı medeni cesaret abidesi bir adam olamadım. Ne gidene “kal” dedim, ne kalana “git”.. Konuşmayı çok sevemedim. Yazı yazmamın tek nedeni bu . Çünkü konuşmaktan çekindiğim, söylemeye cesaret edemediğim akşam sefası korkularımı biriktirip biriktirip kağıtlara dökmeyi tercih ettim. Herşey bir paragrafla başladı, şimdi elimde yüzlerce sayfa cümle var. -En yakınlarım dahil- hiçkimse okumadı, görmedi ve bilmiyor. Yani özetle demem o ki; okuduklarınızla sınırlı bu metinlerin hepsi bir anlamda benim kendimle yüzleşme öykülerimdir. Yoksa sanıldığı üz’re; acıtmak, üzmek, yaralamak ya da kanatmak gibi bir derdim hiç olmadı.
Son yazıların en güzel kısmı yazana ait bu “itiraf” bölümleridir, tadını çıkarın. Seven-sevmeyen, okuyan-okumayan, beğenen-beğenmeyen herkese ; Eyvallah..