Klasik bir memur ailesi
hikayesi işte. İki yıl ile dört yıl arası periyodlarda şehir değiştiren göçmen
kuşlar gibiydik. Sorun şu ki; gideceğimiz bir anayurdumuz, başımızı omuzlarına
yaslayacağımız büyüklerimiz; yardım isteyeceğimiz abla-abilerimiz; derdimizi
paylaşabileceğimiz kardeşlerimiz; çocuklarımızı büyütmekte bize yardımcı olacak
anne-babalarımız yoktu. Varlıklarını ancak onlardan ayda bir gelen mektuplarla
hatırlıyorduk. Birileri evleniyordu, birilerinin çocuğu doğuyordu, birileri
hasta oluyor ya da ölüyordu.. Birilerinin çocukları sünnet oluyordu, bir
başkasının bebeği belki vaktinden evvel süt dişlerini çıkıyordu..
Onlardan
gelen bir kaç haber, belki zarfın içine konulmuş bir-iki hatıra fotoğrafı
sayesinde gerçekten yaşadığımızı anlıyorduk. Unutmamak için ise, gelen
fotoğrafları camekânlı vitrinlerin içine sıraladığımız ters dönmüş bardakların
yahut fincanların önüne yaslıyorduk. Böylece evimize gelip, vitrindeki
fotoğrafları merak eden misafirlere eş, dost, akrabalarımızın hikayelerini
anlatıp gerçekten var olduğumuzu kanıtlıyorduk kendimize.. Rahatlıyorduk...
Yoklukla ilgili ilk sınavım biraz zordu. Bitişiğimizde bir polis ailesi oturuyordu, iki de oğlulları vardı. Çocuğuz, sokakta birlikte ortada sıçan oynuyoruz. Çocuklardan küçük olanının ebeliği uzun sürdü, topu hiç kaptırmadık. Sonra abisi kızdırmaya başlayınca, çocuk da boş durmadı ve o sinirle ağzından "eşşoğlueşşek" kelimesi çıkıverdi. İlk kez duyuyordum bu kelimeyi, ne anlama geliyordu acaba ? İyi bir şey mi, kötü mü bir şey mi olduğunu bilmediğimden akşam babama sormaya karar verdim. Sordum da.. Sormamla yediğim tokat ve yere serilmem arasında iki saniye geçmiş midir hatırlamıyorum bile. İlk cezamı alıyordum; bir daha evin bahçesinden dışarı çıkamıyordum; çıksam bile o çocuklarla birlikte oynamıyordum.
İkinci cezam çok daha komik. O zamanlar "serseri" kelimesi pek bilinmiyor, yerine "berduş" kullanılıyor; başıboş, işsiz, güçsüz, serseri anlamında. Bizim mahallede de bir grup genç var; liseyi bitirmiş tipler. Belli ki iş-güç yok hiçbirinde. Hatırladığım kadarıyla içlerinden biri iyi bir ailenin çocuğu. Ben de 4-5 yaşlarındayım. Birgün annemler kendi aralarında konuşurlarken "berduş" kelimesini kullandılar o çocuk için. Ne anlama geldiğini sorduğumda da "sen küçüksün anlamazsın" diye cevap verdiler.
Neyse uzatmayım bir-iki gün sonra o çocuğu gördüğümde "berduş abi nasılsın ?" dememle kıyametler koptu semtte. "Vay demek siz evde benim için böyle söylüyorsunuz ki bu velet sokakta herkesin içinde bana böyle sesleniyor" diye bizim evi bastılar aynı gece. Allahtan babam askerdi ve sorun çabuk çözüldü. Gerçi iki tokat yedim, ceza da aldım ama, o günden sonra anlamını bilmediğim hiç bir kelimeyi cümle içinde kullanmadım. Şimdi düşünüyorum da keşke annemler o gün sorduğumda kelimenin anlamını söyleselermiş.
Yoklukla ilgili ilk sınavım biraz zordu. Bitişiğimizde bir polis ailesi oturuyordu, iki de oğlulları vardı. Çocuğuz, sokakta birlikte ortada sıçan oynuyoruz. Çocuklardan küçük olanının ebeliği uzun sürdü, topu hiç kaptırmadık. Sonra abisi kızdırmaya başlayınca, çocuk da boş durmadı ve o sinirle ağzından "eşşoğlueşşek" kelimesi çıkıverdi. İlk kez duyuyordum bu kelimeyi, ne anlama geliyordu acaba ? İyi bir şey mi, kötü mü bir şey mi olduğunu bilmediğimden akşam babama sormaya karar verdim. Sordum da.. Sormamla yediğim tokat ve yere serilmem arasında iki saniye geçmiş midir hatırlamıyorum bile. İlk cezamı alıyordum; bir daha evin bahçesinden dışarı çıkamıyordum; çıksam bile o çocuklarla birlikte oynamıyordum.
İkinci cezam çok daha komik. O zamanlar "serseri" kelimesi pek bilinmiyor, yerine "berduş" kullanılıyor; başıboş, işsiz, güçsüz, serseri anlamında. Bizim mahallede de bir grup genç var; liseyi bitirmiş tipler. Belli ki iş-güç yok hiçbirinde. Hatırladığım kadarıyla içlerinden biri iyi bir ailenin çocuğu. Ben de 4-5 yaşlarındayım. Birgün annemler kendi aralarında konuşurlarken "berduş" kelimesini kullandılar o çocuk için. Ne anlama geldiğini sorduğumda da "sen küçüksün anlamazsın" diye cevap verdiler.
Neyse uzatmayım bir-iki gün sonra o çocuğu gördüğümde "berduş abi nasılsın ?" dememle kıyametler koptu semtte. "Vay demek siz evde benim için böyle söylüyorsunuz ki bu velet sokakta herkesin içinde bana böyle sesleniyor" diye bizim evi bastılar aynı gece. Allahtan babam askerdi ve sorun çabuk çözüldü. Gerçi iki tokat yedim, ceza da aldım ama, o günden sonra anlamını bilmediğim hiç bir kelimeyi cümle içinde kullanmadım. Şimdi düşünüyorum da keşke annemler o gün sorduğumda kelimenin anlamını söyleselermiş.
devam edecek..