Salı, Mart 17, 2015

Köprüden Önce Son Çıkış.. (Yirmialtı)



Sevmek, sevmemek, az sevmek, çok sevmek  ve tam da “ne gidilecek deniz, ne uğrunda ölünecek kadın kaldı” derken onunla rastlaştık. O kadar güzel, o kadar kadın ki.. Bir gülümsemesi var, anlatamam. Yahu bir gün karşılıklı oturuyoruz, o uzun siyah saçları öyle bir dalgalandı, öyle bir rüzgarla geçti ki gözlerimin önünden nefesim kesildi, boğuluyorum sandım. O  gün, bugündür ne zaman yan yana gelsek nefessiz kalıyorum.

Gülmek en çok sana yakışırdı;
Sen gülünce
mavinin rengi değişir,
gökyüzü, deniz
seninle bir olurdu.
Sonra bir martılar üşüşürdü
eski bir kadıköy vapurunun peşinde,
elindeki simit yetmezdi.

Bu ona yazdığım ilk şiir. Devamını aralarda okuyacaksınız. Gerçi onun hayatında henüz net bir karşılığım yok! Belki de var, daha farkında değil. Ya da öncelik sıralamasında başlarda değilim diyelim. Her an bir makine dolusu çamaşırla ve kurutma makinasıyla yer değiştirilme ihtimalim var. Şaka tabi. İkimizde en acemi zamanlarımızı yaşıyoruz. En zoru başlamaktı galiba.. Neyse ki başlangıcı yaptık, ben de bana kalan kısmıyla idare ediyorum şimdilik.

İdare ediyorum diyorum ama bir cümle kuruyor bazen, mesela ‘Kararsızım hâlâ’ diyor. O kelimeyle öyle güzel öteliyor, öyle güzel dışarıda bırakıyor ki; ben bile hayran kalıyorum.. Zeki kadın. Ben olsam, ben de istemezdim benim gibi bir adamı. Etrafında bu kadar sıkıntı varken, niye bir sıkıntı daha eklesin ki üzerine, öyle değil mi ?

sen gülünce
bir yüzü olurdu bu şehrin
iri iri, yeşil gözleriyle
sarıp sarmalardı..
Artık Ortaköy mü dersin,
Emirgan mı;
bir takılırdık siyah saçlarına
kaybolur giderdik
bulutların arasında.

Tanışma hikayesini geçiyorum, tanışmama gibi bir lüksümüz yoktu zaten. Birbirini sık gören insanlardık. Neyse ben bundan hoşlanıyorum ama, söyleyecek bir şeyim ya da yapacak bir önermem de yok. Üstelik İstanbul’da kar altında. Hareket alanı sıfır. Her neyse, bir akşam benim odada oturup laflıyoruz. Kısa bir sessizlik oldu “Ben acıktım” dedi. “E hadi gidip bir şeyler yiyelim” dedim. Çıktık, karnımızı doyurduk. Hayatımda yediğim en uzun akşam yemeğiydi –ki ben genelde akşam yemeği yemem. Restoran kapanasıya kadar sohbet ettik. Bir hayli zamandır dışarı çıkmayan, insanların arasına karışmayan bir adam olarak nasıl keyif aldığımı anlatamam.

sen gülünce
kelimeler aşka gelir
yazılmamış bütün kafiyeler
satır satır dizelenirdi.
senin için yazmadığım
ne kadar cümle,
ne kadar şiir varsa
hepsini dinler
şairliğimden utanırdım..

Bir iki kez daha tekrarladık yemekli akşam sohbetlerini. Hoşlanmayı bir tarafa bırakıyorum, o kadar güler yüzlü o kadar konuşkan ki; gözlerimi bir saniye ayıramıyorum. Meğer ne kadar açmışım yeni bir insan tanımaya, başka bir hayata tanık olmaya, farklı hikayeler dinlemeye. Hele arada birde “Sana şu hikayeyi anlatmış mıydım ?” diye sormuyor mu; bildiğin eriyip gidiyorum karşısında.  İşte bu şiirin ilk dizeleri o akşam yemeklerinden birinde düştü aklıma.

sen gülünce
bir anlamı olurdu zamanın
ben, sen olurdum,
sen, ben..
tek bir bedende
iki yalnızlığı birleştirir
kanat çırpardık göklere..

Gülmek en çok sana yakıştı.

Şair olma hevesini çok uzak zamanlarda bırakmış bir adam olarak bu şiiri ıskalamak istemedim, bitirdim. İki yanağında iki gamzesi ve gözlerinin içiyle gülmeyi beceren o güzel kadına vefa borcumdu. Ödedim ve bugüne kadar hiç yapmadığım bir şeyi yapıp kendisine de bir kopyasını verdim. Sağolsun o da kabul etti. Sonrasında birkaç tane daha karaladım tabi, hiç boş durur muyum ben ? Onlar da fena olmadı. Kimbilir belki ilerleyen sayfalarda yeri gelir paylaşırım, birlikte okuruz yine.


Bazen hani insan uzaklara gitmek ister ya.. İşte bundan dört-beş yıl kadar önce bir gün, karar verip bir gittim, kalbim kör oldu. Ardımda bıraktığım her şey yandı, külleri rüzgarla birlikte savruldu gitti. Hani herkesin içinde bitip tükenmeyen, ölmek bilmeyen bir çocuktan bahsederler ya hep.. Benimkisi çoktan ölmüştü. Dik durmak; emin adımlarla yere basmak, hayata kaldığım yerden yeniden başlamak ve daha bir umutla bakmak için yalnızca bir “gülümsemeye” ihtiyacım varmış meğer. Şimdi o da hemen yanı başımda ve benimle.



devam edecek...