Aslında bu sayfalara ilk sahip olduğumda kendi kendime "günlük tutacağım" demiştim. Çünkü çocukluğumdan bu yana sahip olamadığım bir alışkanlıktı kendimle ilgili bir şeyler yazmak. Zaman unutturuyor herşeyi malum. An geliyor en hatırlamak istemediği olayları hatırlıyor; ama tadı damağında kalan sohbetleri, yüzleri, dostları, sevgilileri unutuyor insan.. Sonuç : Beceremedim tabi.. O kadar çok dağılmıştım ki, hayatın içinde dörde beşe bölünmeye çalışırken sıkıştım kaldım. Bırakın günlük tutmayı, kendimle ilgili ciddi kararları bile almakta zorlandım.. Belki pişmanlık değil ama yüreğimde inceden sızlayan çok yer var.
Mesela kaybettiklerim: Semih Balcıoğlu - Semih Abimiz, Attila İlhan- Attila Hocamız, Cemal Kutay - Tarih Hocamız, Melih Kibar - Sayın Kibar'ımız..
Semih Abi'nin askerliğini yedek subay olarak yaparken, Ankara'da Orduevinde, garson askere "Paşam, çorba istiyorum ben" dediğinde bütün kıdemli subayların ona nasıl baktığını katıla katıla anlatmasını bir kez daha yaşayacak mıyım ? Hayır !
Ya da Melih Abi'nin ölmeden birkaç gün önce yatağında "Biz ne zaman birlikte çalışmaya başladık ?" diye sorduğunda "1999 yılıydı abi, 24 Şubat ilk canlı yayını yapmıştın" demiştim. Onun cevabı ne olmuştu : "Ben o zaman kansermişim biliyor musun ?" Dünya omuzlarıma çökmüştü ve ben altında kalmıştım.. Tarifi yok.. Devamı var mı ? Hayır !
Attila Hocam haftanın iki günü gelirdi.. Salı ve Perşembe günleri, öğleden sonra.. Hasbelkader yazdıklarımı verirdim "Yazmaya devam çocuğum, sakın bırakma" derdi.. Arada sırada Tarih Hocamız Cemal Kutay'a kızardı "O olay öyle değildi, yaşlandı unutuyor artık" diye.. Onunla konuşmak başka bir duyguydu.. Olayları ve zamanları birbirine bağlamasını hayranlıkla dinlerdim.. Ama bitti, bir daha dinleyebilecek miyim ? Hayır !
Bir de yaşarken kaybettiklerim var..
Gezgin Korkuluğum "Sunay Akın; Sana yakın, bana yakın, cana yakın..." Meşhur oldu, uzun zamandır görüşmüyoruz.. Her hafta "Oğlum bu hafta Doğu'dan kaç mail geldi ? 100 mü off süper, bütün hediye cd'leri oraya gönderelim ?" diyen ünlü caz piyanistim Kerem Görsev.. Son 2 Yılda 4 ya da 5 kez ben aradım görüşemedik bir türlü.. "Yorumsuz'dan herkese kocaman bir merhaba, yine bizler burada sizler ekranlarınız başında birlikte bir buçuk saati paylaşıcaz" mottosuyla 6 yıl ve 300'den fazla canlı yayın yaptığımız , Grup Gündoğarken'in en küçük üyesi Burhan Şeşen.. Yaklaşık 2 senedir yüzyüze gelmedik..
Tabi bir de çalışma arkadaşlarım, öğrencilerim var -ki hayırsızlar bandosu.. O konuya hiç girmeyelim.. Can sıkıcı sonuçlar çıkabilir zira :)
Herneyse bütün bunlar niye diye soranlara cevabım şu ; efendim pek yakın zamanda şahsen bizzati kendimin doğumgünü.. İnsanlar genelde doğumgünlerinde eğlenirler ama benim aklıma genelde böyle garip şeyler geliyor. Hani "nereden geldim nereye gidiyorum, kimler vardı kimler yoktu" muhasebesi.. Bende bir tuhaflık olduğunu annem-babam çok önceleri çözmüşler ama psikiyatri bundan 30 yıl önce böylesine kullanılan bir yöntem değilmiş.. Şimdi ruhsağlığı dediklerine bakmayın eskiden benim gibilere "deli"; tedavi edenlere de deli doktoru" derlerdi.. Ne yapsın benimkiler de korkmuşlar işte; "bizim oğlan elden gitmesin" diye birşey yapamamışlar :)
Özetle doğumgünümde eğlence falan yok, yalnız başına geçirmeyi düşünüyorum, lütfen aramayın zira cep telefonum kapalı olacak, kutlamaları kabul edemeyeceğim üzgünüm :)
Mesela kaybettiklerim: Semih Balcıoğlu - Semih Abimiz, Attila İlhan- Attila Hocamız, Cemal Kutay - Tarih Hocamız, Melih Kibar - Sayın Kibar'ımız..
Semih Abi'nin askerliğini yedek subay olarak yaparken, Ankara'da Orduevinde, garson askere "Paşam, çorba istiyorum ben" dediğinde bütün kıdemli subayların ona nasıl baktığını katıla katıla anlatmasını bir kez daha yaşayacak mıyım ? Hayır !
Ya da Melih Abi'nin ölmeden birkaç gün önce yatağında "Biz ne zaman birlikte çalışmaya başladık ?" diye sorduğunda "1999 yılıydı abi, 24 Şubat ilk canlı yayını yapmıştın" demiştim. Onun cevabı ne olmuştu : "Ben o zaman kansermişim biliyor musun ?" Dünya omuzlarıma çökmüştü ve ben altında kalmıştım.. Tarifi yok.. Devamı var mı ? Hayır !
Attila Hocam haftanın iki günü gelirdi.. Salı ve Perşembe günleri, öğleden sonra.. Hasbelkader yazdıklarımı verirdim "Yazmaya devam çocuğum, sakın bırakma" derdi.. Arada sırada Tarih Hocamız Cemal Kutay'a kızardı "O olay öyle değildi, yaşlandı unutuyor artık" diye.. Onunla konuşmak başka bir duyguydu.. Olayları ve zamanları birbirine bağlamasını hayranlıkla dinlerdim.. Ama bitti, bir daha dinleyebilecek miyim ? Hayır !
Bir de yaşarken kaybettiklerim var..
Gezgin Korkuluğum "Sunay Akın; Sana yakın, bana yakın, cana yakın..." Meşhur oldu, uzun zamandır görüşmüyoruz.. Her hafta "Oğlum bu hafta Doğu'dan kaç mail geldi ? 100 mü off süper, bütün hediye cd'leri oraya gönderelim ?" diyen ünlü caz piyanistim Kerem Görsev.. Son 2 Yılda 4 ya da 5 kez ben aradım görüşemedik bir türlü.. "Yorumsuz'dan herkese kocaman bir merhaba, yine bizler burada sizler ekranlarınız başında birlikte bir buçuk saati paylaşıcaz" mottosuyla 6 yıl ve 300'den fazla canlı yayın yaptığımız , Grup Gündoğarken'in en küçük üyesi Burhan Şeşen.. Yaklaşık 2 senedir yüzyüze gelmedik..
Tabi bir de çalışma arkadaşlarım, öğrencilerim var -ki hayırsızlar bandosu.. O konuya hiç girmeyelim.. Can sıkıcı sonuçlar çıkabilir zira :)
Herneyse bütün bunlar niye diye soranlara cevabım şu ; efendim pek yakın zamanda şahsen bizzati kendimin doğumgünü.. İnsanlar genelde doğumgünlerinde eğlenirler ama benim aklıma genelde böyle garip şeyler geliyor. Hani "nereden geldim nereye gidiyorum, kimler vardı kimler yoktu" muhasebesi.. Bende bir tuhaflık olduğunu annem-babam çok önceleri çözmüşler ama psikiyatri bundan 30 yıl önce böylesine kullanılan bir yöntem değilmiş.. Şimdi ruhsağlığı dediklerine bakmayın eskiden benim gibilere "deli"; tedavi edenlere de deli doktoru" derlerdi.. Ne yapsın benimkiler de korkmuşlar işte; "bizim oğlan elden gitmesin" diye birşey yapamamışlar :)
Özetle doğumgünümde eğlence falan yok, yalnız başına geçirmeyi düşünüyorum, lütfen aramayın zira cep telefonum kapalı olacak, kutlamaları kabul edemeyeceğim üzgünüm :)