"Ben
sevmekten hiç borçlu çıkmadım.." diyorum ama, alacaklarım çok birikti
heyhat.. Shakespeare sonelerine döndü hayat ; nefes aldığım her dakikayı
unuturcasına, yaşadığım herşeyi yerden yere vurup paralarcasına, geleceği
geçmişe mahkum edip kendimden intikam alırcasına.. Nasıl bir döngüyse artık
bu... Bir adım ötesinde, kendi hayatım ile ilgili bir kurgu dahi yapmıyorum
artık. Çünkü uzun zamandır elime tutuşturulan mesajlar bile o kadar aynılaştı
ki kendimde bir eksik aramaya başlayıp, kendimden utanır oldum. As'lolan
iyilikse bu dünyada, insan hiç kendinden utanır mı ? O yüzden en iyisi -suda
yüzen gelincikler gibi- herşeyi zamana bırakmak ve hayatın yaygın akışına dahil
olmadan peşinden gelenleri reddetmek, belki de hepsinden vazgeçmek.
Bir yolcu daha geçti
Bu ıssız limandan.
Genç bir kadın,
Henüz otuzlarında.
Önce bakışlarına takıldım,
Kendi sussa bile
Gözleri konuşuyordu sanki
Onlar anlatıyordu derdini
O kadar canlı, bir o kadar
parlak..
Hani
bazen uzaklara gitmek ister ya insan, ama kalır, gidemez.. Bazen konuşmak ister
beceremez.. Bazen yazmak ister, cümleleri biraraya getiremez.. Bazen ağız
dolusu küfür birikir içinde, edemez.. Hiç
düşündün mü niye ? Cevabı basit; çok sevdiği ve kaybetmeyi göze alamadığı için.
İlginçtir, insanlar genelde konuşmak yerine susmayı tercih ettikleri için kaybederler,
ama plan ters tepti bu kez; ben susmayı beceremediğim için kaybettim. Nasıl bir
matematikse artık, anlayabilene
aşk'olsun.
Masum bir yüzü vardı :
Çocuk gibi,
Belki biraz ürkek
Biraz korku dolu
Belki de yaralıydı.
Servi boylu,
Uzun dalgalı saçlı..
Üzerinde kot bir
pantolon,
Yazlık bir ceket,
Elinde de küçük bir çanta…
Belli ki uzun bir yolculuk için
Belli ki uzun bir yolculuk için
Yeteri kadar hazırlanamamıştı.
Görüyorsun
değil mi ? Sözümona basit bir veda notu yazacağım, bitmiyor bir türlü. Yazmak
böyle saçma birşey işte. Sen her defasında son derken, yazdığın basit bir cümle
seni alıyor, bulutların üzerine taşıyor ve hayallerinde bile görmediğin kaf
dağının ardındaki zümrüt'ü anka kuşunun kanatlarına oturtuyor farkında olmadan.
Sen, sen ol yazma ! Unut hepsini, yokmuş gibi yaşa. En azından okuyarak
hatırlayacağın birşey kalmaz, rahat edersin. En fazla ne olabilir; hayatına
tanıklık eden biri yıllar sonra -o da hatırladığı kadarıyla- şehir efsanesine
dönmüş hikayeler gibi yarım yamalak bir hikaye anlatır, sen de "öyle
olmuştu değil mi?" cümlesiyle küçük bir onay verirsin olur biter.. Kısa ve
acısız.
Yanına yaklaştım,
Tanışmak istedim,
Önce gözlerime bakamadı,
Utandı,
- pembe bir yüzün
bir kadına bu kadar
yakışacağını
hiç düşünmemiştim-
biraz laflayınca açıldı,
hele o gülümsemesi yok mu ?..
Elimde
bana yazdığın son not var, günlerdir gömlek cebinde taşıyorum. Aklıma geldikçe
baştan sona okuyorum. Sonra yine okuyorum, sonra yine, sonra yine... Bitmiyor
bir türlü. Arada bir gözlerim dolar gibi oluyor, duruyorum. Kağıdı katlayıp
tekrar cebime koyuyorum. Ne kadar güzel, ne kadar ince düşünülmüş, ne kadar
manidar cümleler onlar bir bilsen.. Herşeye rağmen mutlu oldum, sağol. Yeri
gelmişken söyleyim; kızgın değilim. Ne sana, ne bir başkasına. Belki bir miktar
kırgınlık.. O da yenilgilerin kaderinde var zaten. Bilmediğim birşey değil, alışığım.
Hep söylerim ya; hayat bu ne yapar, yapar bir şekilde intikamını alır. Beni de
bu şekilde cezalandırıyor işte.
Anladım ki sonu olmayan
Bir yolculuğa çıkmıştı
Ve bu liman
Yalnızca bir duraktı
Ve daha da kötüsü
kalmayacaktı.
Biliyorum
şimdi bu satırları okuyanlar, yanlış anlayacaklar; yeni bir bir başlangıç
yaptığım falan yok. Aksine, biten bir düşü sonlandırıyorum artık.. "Bazı
aşklar böyledir" demek geliyor içimden. Başlayamazlar ya bir türlü. Artık hayat
mı dersin, kader mi -hiç farketmez-, birinden biri mutlaka engeller. Ne
olduğunu anlamadan kalırsın öyle. Tam da şu anda hissettiğim yarım kalmışlık
duygusu gibi.
İyi
tarafından bakarsan belki de bitmesin ya da zaman onu eskitmesin diye
başlamadığını düşünebilirsin. Kötü tarafından bakarsan.. Yok yok, en azından
sen kötü tarafından bakma; o kısım bende kalsın. Seni kocaman bir hayat beklerken
şu duvarların ardında, buraya takılıp kalma. Zaten benim hikayelerimin yarım
kalmasının nedeni belli, bu kadar sayfayı okuduktan sonra herkes farketmiştir diye düşünüyorum; hiçbiri bir türlü başlayamıyor..
Karanlığın ortasında
Bir saat sesi duyuldu,
Onikiyi vuruyordu..
Hemen ardından da
Bir siren sesi..
Gecenin son vapuru..
O iskeleye yanaşırken
Kadın toparlandı.
Son kez tokalaşıp
Yanağıma bir öpücük kondurdu :
“Görüşürüz, kendine iyi bak”.
Aslında
son bölüm için bir masal yazacaktım. Uzun zamandır okumayınca belki
unutmuşumdur düşüncesiyle bir-iki masal kitabı aldım. Notlarım da hazırdı. Sonra
vazgeçtim ya da vazgeçmek zorunda kaldım. Çünkü okuduğum hiçbir masal mutsuz
sonla bitmiyordu. Durum böyleyken yazma fikri yakın gelmedi. Zaten notları da
bir şekilde imha ettim. Kendime güvenemedim ne yalan söyleyim. Bir süre sonra
kafamı toplayıp, yeniden kaleme almaktan korktum. Yazması birşey değil de,
bunun bir de okuması ve hatırlaması var. İstemedim yani. Şimdi herşey yolunda, allahtan
notların yedeği de yok kafam rahat.. Toplu çözüm anlayacağın. Bu arada bir dostumun
önerisine uydum ve saati tamir ettirmeye karar verdim sonunda. Artık çalışmaya
başlayacak. Her saat başı ve buçuklarda çalan gongu duyduğumda, nefes aldığım
her dakikanın ne kadar değerli olduğunu tekrar tekrar hatırlatacak bana.
Bahtiyarım.
Aslında ikimizde biliyorduk
Yeniden görüşemeyeceğimizi…
Ya da görüşsek bile
Hiçbirşeyin aynı olmayacağını..
Saat onikiyi beş geçiyordu
Ve son vapur
Geceyi titreten sesiyle
Limandan usulca uzaklaşıyordu..
O gitmenin,
Bense kal diyememenin acısıyla
Ayrılıyorduk.
Belli
ki yaşadıkça düzelmiyor hayat, düzelmeyecek de... Biraz da kendi akışına
bırakmak lazım. Çünkü biz onu yaşadığımızı düşünürken, aslında o bizi yaşıyor
ve zamanla tüketiyor. Kör olmamızın nedeni de bu galiba.. Ve nedense ya kaybedince
ya da en son durağa gelince anlıyoruz doğru diye ezberlediklerimizin gerçekte ne
kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunu. Tam bir dram yani. E bunun adı da hayat,
birgün verdiklerini mecbur geri alacak.
Genelde
bütün hikayelerin sonları, ihtişam dolu süslü cümleler ya da beylik laflarla
biter ya.. Ne yazık ki bende onlardan yok. O kadar yorgunum ki; ne yazacak ne
de düşünecek gücüm kaldı. Hem zaten biten bir hikayenin ardından ne söylenebilir
ki, öyle değil mi ? Haydi o zaman bu son cümle olsun ve vedalaşalım..
Allahaısmarladık..
İyi
ol(un)..
Mutlu
kal(ın)..
Sevgiyle..