Dün gece saat 01.00 suları. Fena halde daralmış durumdayım, içimden film seyretmek falan gelmiyor. Elimde gitar, birşey çalmadan sadece akor basarak, duvara bakıyorum. "Gidene mi üzülmek gerek, gelmek isteyene gel mi demek gerek yoksa herşey için çok geç ya da bir o kadar erken mi ?" türünden saçma düşünceleri, kafamın üstüne konuşma balonları ekleyerek, tek sayfaya sığdırmaya çalışıyorum. Olmuyor...
Derken bir telefon.. Bu saatte arayan hayır için aramaz ama derken, telefonun öbür ucundaki ses netleşiyor birden: Birabanor. Başkası arasa -terkeden kız dahil- bu kadar sevinmezdim. Uzun zamandır görüşmüyoruz da. En son tatile çıkmadan birgün önce telefonlaşmışız. "Komtanım Fikret.." diye başlayan ve eski dostlar, işler güçler, benim kızlar yenge, yeğenler çocuklar derken yaklaşık yarım saat süren bir diyalogdan sonra "görüşürüz" diye kapattık telefonu. Artık daha iyiyim.. Fikom benim, sağol :)
Derken bir telefon.. Bu saatte arayan hayır için aramaz ama derken, telefonun öbür ucundaki ses netleşiyor birden: Birabanor. Başkası arasa -terkeden kız dahil- bu kadar sevinmezdim. Uzun zamandır görüşmüyoruz da. En son tatile çıkmadan birgün önce telefonlaşmışız. "Komtanım Fikret.." diye başlayan ve eski dostlar, işler güçler, benim kızlar yenge, yeğenler çocuklar derken yaklaşık yarım saat süren bir diyalogdan sonra "görüşürüz" diye kapattık telefonu. Artık daha iyiyim.. Fikom benim, sağol :)
1 yorum:
'Yeni bir hayat'la birlikte herşeyini bilgisayar gibi 'formatlayan' biri olarak, "eski bilgisayardan geriye kalan tek iyi parça sensin" desem herhalde derdimi anlatmış olurum komtanım.
Yorum Gönder