Perşembe, Mart 14, 2013

Köprüden Önce Son Çıkış.. (Yedi)



Yahu tamam hemen "atar" yapmayın. Elbette şiir okuyan, hatta yazan kadınlar da var bir yerlerde.. Bu kadar şair var bu ülkede, doğaldır ki şiir kitaplarını bir tek erkekler almıyor ben de biliyorum. Ben sadece "bana rastlamadı" diyorum. Şimdi birşey daha söyleyeceğim ona da kızacaksınız.. Kızmayın ama.. "Öküzlük" yalnızca erkeklerin tekelinde olan bir metafor değil, yaşayan "Dişi öküzler" de var çevrede. Bunu da sorun etmiyorum, hayatın da bir dengesi var kendi içinde.. Benim asıl hayıflandığım kısım; bunların hepsi nasıl oluyor da, her defasında bana denk geliyor ? İşte orası muamma.. Vallahi bilmiyorum.

Bugüne kadar başıma ne geldiyse, bu usanmaz ve iflah olmaz doğrucu davutluğumdan geldi. Yalan söyleyemem, idare edemem. "-Mış" gibi yapamam... Ya arkadaş bir dur değil mi ? Bir dur, düşün, soluklan.. ne bileyim bir sus.. Belki karşındaki doğruyu bilmek istemiyor.. Söylemek zorunda mısın ? Zamanın birinde Deniz Harp Okulunu kazandım.. Kasımpaşa Deniz Hastanesi'nde sağlık muayenelerine gidip geliyorum her gün. Neyse Hariciye'de sıra bekliyoruz cümbür cemaat.. Doktor zaten muayene falan etmiyor, sadece "Bir yerinde yara, ameliyat izi var mı ?" diye soruyor öğrencilere.. E yarası olan da "Var" demiyor haliyle.. Herkes "Yok" deyip geçiyor.. İki gün sonra teslim olup kampa katılacağız, o durumdayız. Sıra bana geldi, doktor aynı soruyu sordu : "Bir yerinde yara, ameliyat izi var mı evladım ?".. Bendeki cevap : "Var efendim".. Gerçekten küçük de olsa bir yara izi var bedenimde ama niye söylüyorsun be adam.. Herkesin yaptığı gibi yapsana.. Hayır birşey değil, elenmek var işin sonunda.. Hayallerinin yerle bir olması var.. Ama dinleyen kim ? Kafaya nasıl çaktılarsa, illa doğruyu söyleyeceğim.. Doktor: "Göster bakayım" dedi. Açtım, gösterdim.. Doktor'daki tepki: "Bu ne oğlum, sen buna iz mi diyorsun ? Giy üstünü, giy giy giy.. Kedi bir tarafını görmüş yara sanmış".. Sırtımdan nasıl bir ter boşaldı, nasıl rahatladım anlatamam.

Gerçi her hikayenin sonu böyle mutlu bitmiyor. Olumsuzlamalar da var hayatın içinde. Geçtiğimiz yılın sonlarıydı sanırım, bir arkadaşımla buluştuk Beyoğlu'nda. Çok sık görüşmemekle birlikte, nereden baksan onbeş senedir tanırız birbirimizi. Ağzı dolu dolu laf yapan ama kitap okumayan tiplerden. Amma velakin ne olmuşsa olmuş, feysbuk'a eklediğim yazılardan birine denk gelmiş ve okumuş. Pek hoşuna gitmiş. Sonra bakmış ki bir sürü sıralı hikaye var; hepsini sıradan geçmiş, bitirmiş özetle. Aramızda aynen şöyle bir diyalog geçti :

- Ya oğlum sen neymişsin öyle ?
- Niye, ne oldu ki ?
- Geçen feysbukta gezinirken blogunu keşfettim..
- Ee ? Bu yeni birşey değil ki, 2005'ten beri var o blog..
- Lan dur hemen bozma adamı.. Biraz gecikmeli oldu ama buldum en azından..
- Ya tamam, sustum..
- Şöyle göz ucuyla bir bakayım dedim, 2 hafta kafamı kaldıramadım be usta. Hani ben edebiyattan, kitaptan anlamam bilirsin.. Bana bile okuttun ya, helal olsun.. Ne deyim sana ? Nasıl bir kafadır o ?
- Ben yazmıyorum ki onları.. İçime biri kaçtı, o yazıyor ben de ekliyorum işte..
- Ya arkadaş, kırk yılın başında geyiğe döndürmeden ciddi ciddi birşey konuşalım dedik, o da elimizde patladı..
- E oğlum, ne zaman bir araya gelsek her b*ku geyiğe çeviren sensin.. Bir kere de ben yapmışım çok mu yani ? Hem nasıl soru lan o ?..
- Tamam vazgeçtim sormuyorum.. Zaten birşey sormayacaktım, öylesine ağzımdan çıkıverdi. Ben başka birşey söyleyecektim aslında...
-...
- Ya doğruyu söyleyim mi ? Bütün hikayeleri, sırasıyla baştan sona okudum... Çok içime dokundu be..
- ...
- Yani bu kadar zamandır tanırız birbirimizi, ne blogundan, ne yazdıklarından ne de yaşadıklarından haberim olmuş.. Hayret!.. Hayır, birlikte aynı yerde çalışmışlığımız bile var; ben sana herşeyimi anlatırken senin böyle sessiz kalman.. Ne bileyim, dokundu işte..
- İyi de oğlum, hiç sormadın ki...
- Sormadım mı ?
- Iıhh !..
- ...
- Ben hep sordum ama değil mi ?

O gün, bugündür görüşmüyoruz. Bir-iki defa telefonlaştık arada, hepsi o.. Zaten çok mesafeli konuşmalardı. Demek gerçeği söyleyince sonu böyle oluyormuş.. Bir daha karşı karşıya gelmemiz zor görünüyor. Konuşmanın sonunda yine aynı şeyi söyledim; dünyada en kötü şey bir insanın yalnız kalması değil, yalnız hissetmesine neden olan insanlarla beraber yaşaması..


devam edecek..

Hiç yorum yok: