Yahu tamam hemen "atar"
yapmayın. Elbette şiir okuyan, hatta yazan kadınlar da var bir yerlerde.. Bu
kadar şair var bu ülkede, doğaldır ki şiir kitaplarını bir tek erkekler almıyor
ben de biliyorum. Ben sadece "bana rastlamadı" diyorum. Şimdi birşey daha söyleyeceğim
ona da kızacaksınız.. Kızmayın ama.. "Öküzlük" yalnızca erkeklerin
tekelinde olan bir metafor değil, yaşayan "Dişi öküzler" de var çevrede.
Bunu da sorun etmiyorum, hayatın da bir dengesi var kendi içinde.. Benim asıl hayıflandığım
kısım; bunların hepsi nasıl oluyor da, her defasında bana denk geliyor ? İşte
orası muamma.. Vallahi bilmiyorum.
Bugüne kadar başıma ne
geldiyse, bu usanmaz ve iflah olmaz doğrucu davutluğumdan geldi. Yalan
söyleyemem, idare edemem. "-Mış" gibi yapamam... Ya arkadaş bir dur
değil mi ? Bir dur, düşün, soluklan.. ne bileyim bir sus.. Belki karşındaki
doğruyu bilmek istemiyor.. Söylemek zorunda mısın ? Zamanın birinde Deniz Harp
Okulunu kazandım.. Kasımpaşa Deniz Hastanesi'nde sağlık muayenelerine gidip
geliyorum her gün. Neyse Hariciye'de sıra bekliyoruz cümbür cemaat.. Doktor
zaten muayene falan etmiyor, sadece "Bir yerinde yara, ameliyat izi var mı
?" diye soruyor öğrencilere.. E yarası olan da "Var" demiyor
haliyle.. Herkes "Yok" deyip geçiyor.. İki gün sonra teslim olup
kampa katılacağız, o durumdayız. Sıra bana geldi, doktor aynı soruyu sordu : "Bir
yerinde yara, ameliyat izi var mı evladım ?".. Bendeki cevap : "Var
efendim".. Gerçekten küçük de olsa bir yara izi var bedenimde ama niye
söylüyorsun be adam.. Herkesin yaptığı gibi yapsana.. Hayır birşey değil, elenmek
var işin sonunda.. Hayallerinin yerle bir olması var.. Ama dinleyen kim ? Kafaya
nasıl çaktılarsa, illa doğruyu söyleyeceğim.. Doktor: "Göster bakayım"
dedi. Açtım, gösterdim.. Doktor'daki tepki: "Bu ne oğlum, sen buna iz mi
diyorsun ? Giy üstünü, giy giy giy.. Kedi bir tarafını görmüş yara sanmış"..
Sırtımdan nasıl bir ter boşaldı, nasıl rahatladım anlatamam.
Gerçi her hikayenin sonu böyle
mutlu bitmiyor. Olumsuzlamalar da var hayatın içinde. Geçtiğimiz yılın sonlarıydı
sanırım, bir arkadaşımla buluştuk Beyoğlu'nda. Çok sık görüşmemekle birlikte,
nereden baksan onbeş senedir tanırız birbirimizi. Ağzı dolu dolu laf yapan ama kitap
okumayan tiplerden. Amma velakin ne olmuşsa olmuş, feysbuk'a eklediğim
yazılardan birine denk gelmiş ve okumuş. Pek hoşuna gitmiş. Sonra bakmış ki bir
sürü sıralı hikaye var; hepsini sıradan geçmiş, bitirmiş özetle. Aramızda aynen
şöyle bir diyalog geçti :
- Ya oğlum sen neymişsin öyle ?
- Niye, ne oldu ki ?
- Geçen feysbukta gezinirken blogunu keşfettim..
- Ee ? Bu yeni birşey değil
ki, 2005'ten beri var o blog..
- Lan dur hemen bozma adamı.. Biraz gecikmeli oldu ama buldum en
azından..
- Ya tamam, sustum..
- Şöyle göz ucuyla bir bakayım dedim, 2 hafta kafamı kaldıramadım be
usta. Hani ben edebiyattan, kitaptan
anlamam bilirsin.. Bana bile okuttun ya, helal olsun.. Ne deyim sana ? Nasıl
bir kafadır o ?
- Ben yazmıyorum ki onları..
İçime biri kaçtı, o yazıyor ben de ekliyorum işte..
- Ya arkadaş, kırk yılın başında geyiğe döndürmeden ciddi ciddi birşey
konuşalım dedik, o da elimizde patladı..
- E oğlum, ne zaman bir araya
gelsek her b*ku geyiğe çeviren sensin.. Bir kere de ben yapmışım çok mu yani ?
Hem nasıl soru lan o ?..
- Tamam vazgeçtim sormuyorum.. Zaten birşey sormayacaktım, öylesine
ağzımdan çıkıverdi. Ben başka birşey
söyleyecektim aslında...
-...
- Ya doğruyu söyleyim mi ? Bütün hikayeleri, sırasıyla baştan sona
okudum... Çok içime dokundu be..
- ...
- Yani bu kadar zamandır tanırız birbirimizi, ne blogundan, ne
yazdıklarından ne de yaşadıklarından haberim
olmuş.. Hayret!.. Hayır, birlikte aynı yerde çalışmışlığımız bile var; ben sana
herşeyimi anlatırken senin böyle
sessiz kalman.. Ne bileyim, dokundu işte..
- İyi de oğlum, hiç sormadın
ki...
- Sormadım mı ?
- Iıhh !..
- ...
- Ben hep sordum ama değil mi
?
O gün, bugündür görüşmüyoruz.
Bir-iki defa telefonlaştık arada, hepsi o.. Zaten çok mesafeli konuşmalardı. Demek
gerçeği söyleyince sonu böyle oluyormuş.. Bir daha karşı karşıya gelmemiz zor
görünüyor. Konuşmanın sonunda yine aynı şeyi söyledim; dünyada en kötü şey bir
insanın yalnız kalması değil, yalnız hissetmesine neden
olan insanlarla beraber yaşaması..
devam edecek..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder