Perşembe, Mayıs 05, 2011

(S)aklımdakiler XII

“öyle bir yere varmışız ki farkında bile olmadan
birbirinden aynı uzaklıkta
iki yıldız gibi şimdi
hem geçmiş hem gelecek
deniz karanlık kimsesiz gece
bir tek ıslıkla aydınlanıyor
seferini unutmuş tekne
bir tek ıslık
insanı nereye kadar götürürse..”

Hani bazen tek başına yürürsün ıssızlıkta. İsteğin gitmektir, geriye dönmeksizin. Başına ne geleceğini bilmesen de, küçük küçük molalar vererek ilerlemek iyi gelir, nefes aldırır. Arada bir durup ufka bakarsın ya, asıl derdin o değil tabi. Önemli olan varacağın yere ne kadar kaldığı.. Ama ya "varacağın" yeri bilmiyorsan ? Ya da o sonunu göremediğin yolun gerçekten bir "sonu" yoksa ? Herşey bir anda hiç bitmeyecekmiş gibi gelir.. Dahası endişelendirir. Öyle ya kocaman bir hayatın alışkanlığı vardır bıraktığın yerde. Sen onu bıraksan, o seni bırakmayacak.. Sonra aklına düşer, geriye bakarsın bir de.. Başlangıç noktası hep orada duruyordur. Dahası bildiğin yerdir ve dönmesi kolaydır.. Kalbin “Dön” der, aklın “Git”.. Ne zor bir matematiktir bu, bilemezsin. Bastırdıkça bastırır insanın üstüne. Bir anlık kararsızlık, felaketin olur.

İnsanların kolaycı bir tavırla tembellik yapıp, geçmişe dönme istekleri işte hep bu yüzdendir. Eski hayatlarını bu yüzden geri isterler. Eski aşklarını hep bu yüzden özlerler. Eski alışkanlıklarından bu yüzden vazgeçemezler.. Oysa geçmiş dediğin karda bıraktığın ayak izlerine benzer. Üstlerine basarak geri dönemezsin.. Çünkü zaman içinde rüzgar kapatmıştır o izleri. Bulamazsın. Kaybolursun. Sen başkalarına benzeme.. Ve sakın dönme olur mu ? Güneşini al önüne ve yalnızca yürü. Kaybetmekten de korkma. Çünkü yeni birşeyler kazanmak için bazı şeyleri kaybetmek zorundasın..

“Gözlerinle gözlerime dokunuyorsun.
Bir bilsen, o an gözlerim oluyorsun.
Kaçalım, beni gören sen sanacak..”

Biliyorum, aslında bana söyleyeceğin çok şey var. Sen gizlemeye çalışsan da gözlerin ele veriyor. Ayrıca bunu yapmayı çok istediğini de biliyorum. Belki kendinle ilgili küçük parçalar halinde ipuçları vermen bu yüzden. Ama bir nokta var -ki, dönüp dolaşıp aynı yerde kalıyorsun. Bir adım daha ileri gitmek zor geliyor. Belki hazır olmadığını düşünüyorsun, belki de bir kez daha incinmekten korkuyorsun. Her ikisi de olabilir, bilemiyorum şimdi. Oysa ne kadar güzeldir insanın yanında rahat hissettiği biriyle konuşması öyle değil mi; hayatından, geçmişinden, özlemlerinden, umutlarından, sevdiklerinden, beklentilerinden bahsetmesi.. Keşke susmasan, konuşsan. Anlatsan, dinlesem. En sevdiğin şarkıyı öğrensem birlikte söylesek mesela ya da en beğendiğin roman kahramanının bir macerasını senden dinlesem..

“Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç..
Başka şehirleri özleyelim orada seninle.
Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar
İkimize yetmez..”

Ben seni kaç yıldır düşlüyorum ya da kaç yıldır yazıyorum biliyor musun ? Mesela öznesi sen olan kaç cümle kurmuşumdur bugüne kadar; kaç kişiye söyleyememişimdir seni, kaç kişiden saklamışımdır; kaç kişiyi birleştirmişimdir sen olsun diye, kaç kişiden vazgeçmişimdir; kaç uykumu bölmüşümdür, kaç geceyi sabah etmişimdir; kaç yüzde aramışımdır, kaç yüze sormuşumdur; kaç çerçeve indirmişimdir, kaç resim eskitmişimdir; kaç kez ölmüşümdür, kaç kez gitmelerden dönmüşümdür; hayal bile edemezsin..

Sana bir sır vereyim mi ? Yola çıktığın ilk andan beri izliyorum seni. Nereden geldiğini biliyorum, şu an duraksamanın nedenini de... Farkındayım aklında pek çok soru ve emin olamadığın onlarca düşünce var. Karar veremedin henüz. İlk adımı henüz atamadın. Kimbilir belki de her şeyden vazgeçip, geri döneceksin.. Bilmediğin bir hayat zor gelecek, alışkanlıklarını değiştirmek istemeyeceksin. Şimdi yolu yeni yarıladığın için göremiyorsun ama, şu karşıdaki tepelik var ya; işte onu da aşmayı başarırsan bitecek bu ıssızlık, sis bulutu dağılacak. Sonrası aydınlık zaten, korkma. Ben o yolun sonunda seni bekliyor olacağım.

“Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki..
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki..”

Bak aklıma ne geldi; hani insan bazen yeni biriyle tanışır. Bir-iki sohbetten sonra sanki yıllardır onu tanıyormuş hissine kapılır. Gel zaman git zaman, sohbetlerin süresi uzar, görüşmelerin sayısı artar. Ve bir gün "bunca yıl beklediğim oymuş" cümlesini kurarken bulur ya kendini.. Gariptir, ne zaman konuşsak böyle hissediyorum. Ama yine de bütün hayallerim ve beklentilerim bir yana; beni sevmek ve istemek zorunda olmadığını biliyorum. Rahat ol, sonunda ölüm yok. En fazla bir kaç cam kırığı ve bir-iki çizik daha.. Alıştım artık, katlanabilirim. Hayat her şeyi öğretti bana. Tüm iyi niyetimle, istediğin an, hiç tereddütsüz gidebilirim. Hatta aynı yolun karşılıklı kaldırımlarında bile rastlaşmayız. Sözüm söz. Yeter ki "git" de. Sormam, sorgulamam.

Benim için yazılan son buysa, iki kişilik bu yalnızlığı tek başıma da yaşayabilirim.

Hiç yorum yok: